İçeriğe geç

Güçsüzlerin Zikri – el-Müheymin, el-Mükıytü

Güçsüzlerin Zikri – el-Müheymin, el-Mükıytü

Güsüzlerin zikri – el-Müheymin, el-Mükıytü.

el-Müheymin, el-Mükıytü

Bu isimler, ilim ve ihata sırlarım taşımaktadırlar. Bir mümin bu isimlerin zikrine devam ettiği takdirde (ki, bunun miktarı vefk ilmine göre 136 adet olarak tesbit edilmiştir) yahut da bu isimleri yazıp veya yazdırıp üzerinde bulundurursa, herhangi bir mühim hususta içindeki şüphe, kuruntu ve vehme dayalı şeyler yok olur. O şey hakkında kuvvetli inanç ve güven meydana gelir. İçinde korkusunu taşıdığı şeyden de kurtulur.

Bir kimse korktuğu bir kimse veya bir şeyle karşılaştığı zaman dört defa “Yâ Mü’min” derse, Cenab-ı Hakk o kimseyi korktuğunun şerrinden muhafaza eder.

Varlığı meydana getiren Allahü Azimüşşan, eserleri üzerinde bulunan tecellileri itibariyle, eşya üzerinde kudretinin tecellilerini sergilemiş ve kendisini açığa vurmuş durumdadır. Bu itibarla eşya da, O’ndan ayrı ve O’nun uzağında değildir. Bunun için eşya ve yaratılış farklılıkları itibariyle varlığın yegane sahibi ve yaratıcısı bulunan Allahü Teâlâ’nın Zat’ma mahsus olan mübarek ismi tek bir isim olduğu halde, eşya üzerindeki çeşitli tecellileri itibariyle, her tecelli kendisine bir isim ve bir sıfat olmuştur. Öyleyse O’nun ismi Kur’an-ı Kerim’de mevcut bulunan yüz isimden ibaret olmayıp, eşya üzerindeki tecellileri gibi ismi ve sıfatları da sonsuzdur. Kur’an-ı Kerim’deki yüzüncü ismi olan Zatı’nın ismi de İSM-İ AZAM’dır. O’nun bilinen ve bilinmeyen her ismi, gerek ruhanî, gerekse cismanî bir varlığa tealluk eder. Bunun içindir ki, her varlık bir ismin ve dolayısıyla o ismin tecellisinin eseridir. Kim hangi isimle O’nu çok zikrederse, o kimse zikrettiği o ismin tecellisine mazhar olur. O ismin tecellilerini Cenab-ı Hak o kimseye ifşa ve ilan eder.

Bir kimse, temiz bir kalp, halis bir niyet ve kalbi meşgul eden yaramazlıklardan uzak kalarak hangi isimle O’nu zikrederse, o kimse muhakkak surette o ismin sırlarına aşina olur.

Biz, bu hususu bilhassa “El-Azîz” ism-i şerifini incelerken biraz daha açıklığa kavuşturacağız.

Cenab-ı Hakk’ın isimleri içerisinde bulunan “el-Azız” ism-i şerifi, latif âlemlerden Cebrail, İsrafil, Mikail ve Azrail gibi yüce melekler âlemine taalluk etmektedir. Aynı zamanda, akıllar âlemine ve akılla ilgisi bulunan âlemlere, insanla ihtilafı bulunmayan cinler âlemine, İlahî âlemlerin tamarnına, Simya ve onun etrafında bulunan ilimler âlemine, keşifler ve onun etrafında bulunan sırlar âlemine hep bu “El-Azîz” ism-i şerifi taalluk etmekte, bütün bunların “El-Azîz” ism-i şerifinin sırları ile ilgileri bulunmaktadır.

Buraya kadar sayılan ve sayılmayan her varlık (gerek ruhanî, gerekse cismanî) Allahü Teâlâ’yı bu isimle zikretmektedirler. Bir de mana ve tecelli sırları itibariyle buna yakın olan isimlerle zikrederler.

Bir kimse bu “El-Azîz” ism-i şerifi ile devamlı olarak zikretse ve Cenab-ı Hakk’tan yukarıda bahsedilen âlemlerin sırlarından bazılarına vakıf olmayı istese, o kimse bu ismin tecelli kudretiyle maksadına mutlaka erer. Cenab-ı Hakk’ın, talebine karşılık olarak sunduğu şeylerin kudsiyyetine bizzat şahit olur.

Kategori:Esmaül HüsnaVefk

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.